Trafikte radar ile Hız kontrol uygulamalarının ne kadarı gerçekten Trafik Güvenliği, ne kadarı Devlet'e kaynak yaratmak amacı ile kullanılıyor?

28 Aralık 2009 Pazartesi

Hızlı ve Güvenilir Ulaşım

Trafik; taşıtlar ile yayaların kendilerine özgü yollarda yer değiştirme olayıdır. Burada amaç İnsanları ve Metaları bir yerden bir başka yere nakletmek, ulaştırmaktır.

Bunun sorunsuz gerçekleşmesi için belli kurallar bütünü vardır. Buna Trafik Kuralları diyoruz. Çağdaş bir ülkede bu kuralların çağdaş bir biçimde belirlenme ve ona her çağdaş birey olarak uyma zorunluluğu vardır. Bu kurallar ulaşımın sağlığı bakımından çok önemlidir.

Ülkemizde bu işin her iki tarafında da(Kural koyup denetleyenler ve o kurallara uymak zorunda olanlar) sorunlar bulunmaktadır. Bir tarafta ulaşımı zora sokacak düzenlemeler yer alırken, diğer tarafta uyulması zorunluluğu çok önemli olan kurallar sıklıkla çiğnenmektedir.

Trafik ile ilgili Kurallar ve düzenlemelerin çağdaş, bilimsel gereklilikleri dikkate almadan yapılması, zamanında güncellenmemesi bu kurallara riayeti etkileyen en önemli husustur. Esasında birçoğumuz bilmekteyiz ki, demode, akıl dışı kuralları çiğneme bir süre sonra alışkanlık haline dönüştüğünden bu defa kural tanımaz bir toplum haline dönüşmekteyiz.

Nedir bu demodelik ve akıl dışılık?

Çağdaş toplumlarda Trafiğin akışının hızlı ve güvenilir olması en önemli iki birbirinden vazgeçilemez amaçtır. Burada ne güvenirlik için hızdan, ne de hız için güvenirlikten taviz verilmesi düşünülemez.

Yoksa niye Hava ulaşımı bu kadar tercih edilen bir ulaşım şeklini alsın ki..!

Bunun bir benzeri de kara ulaşımı için düşünülmeli, gerçek dışı güvenlik gerekçeleri yaratmaksızın(!) bu yönde ilerleme sağlanabilmelidir.

Ancak görünen o dur ki, kural koyucu Devlet olduğu için, mevzuata bakınca genelde kendisi için hukuki sakınca yaratmayacak ve kendisini zora sokmayacak şekilde işin genel olarak güveniik kısmına büyük dikkat gösterirken(ya da öyle görünürken), hızlı ulaşım için gereken önemi göstermediği, gösteremediği görülmektedir.

Ne hikmet ise Hızlı ulaşımın, hızlı iş yapmanın bir parçası olarak anılması gerekirken hep göz ardı edilmektedir. Oysa ülkemiz gelişen ve değişen bir dünyada rekabet içinde ve ekonomik savaş vermektedir. Gerek ulaşımda gerek sanayi de, gerekse her alanda hızlı iş yapmak bu rekabetin en önemli ayağıdır. Ancak söz konusu olan Trafik olunca bu anlamda koca bir pranganın ayağımızda olduğu yadsınamayacak bir gerçekliktir.

Trafik ikaz işaretleri, ülkemizde şehir dışında Karayolları Genel Müdürlüğü, şehirlerde ise genel olarak Belediyeler tarafından uygulamaya konulmaktadır. Her iki kurum da genel olarak Hız ile ilgili uygulamalarda ''yavaş olsun başım ağrımasın'' şeklinde bir düşünceyi pratik yaşama katmaktadırlar. Oysa burada Üniversitelerin ve bilimin buna tıpkı güncel yaşamın diğer alanlarında olduğu gibi katkı yapması gerekir.

Hal böyle olunca Hızlı ulaşım için son derece uygun yollar(örneğin Duble Yollar), son derece modern teçhizat ile donatılmış araçlar varken maalesef Hızlı ulaşımın önemsenmediği görülmektedir. Ya da mucur lamanın halen önemli olduğu ve yapıldığı yerlerde ikaz eksikliği dikkat çekicidir. Ya da yol yapım çalışmalarında yeterli güvenlik tedbiri almanın ehil olmayan ellere kaldığı görülür.

Ayrıca ülkede eğitimsiz veya istenen düzeyde eğitilmemiş insan sayısı fazla olduğu için(bu birazda bazı kesimlerce mazeret olarak kullanılır) eğitim ile çözülebilecek geçiş üstünlüğü kuralı varken, nedense her köşe başı Trafik ışıkları ile donatılmaktadır. Bugün ki şekli ile bu kadar sayıda Trafik ışığı kullanmak tamamı ile israfa dönüşmektedir. Gelişmiş ülkelerde geniş döner kavşaklar ile ışıksız kavşak geçişleri sağlanabilirken, biz de her önüne gelen yere hatta geniş döner kavşaklara bile bu ışıklar konmaktadır. Sanırım Trafik Işığı konusunda bir rekora gitmekteyiz. Hal böyle olunca hızlı ulaşımın ne kadar sabote edildiği, bilhassa şehir içinde bir yerden yere gitmenin ne kadar zor olduğu açıktır.

Tabii, Trafik ışığı koymakla da iş bitmemekte, bu ışıkların düzgün bir yönetimine gerek duyulduğu açıktır. Yoğun saatler dışında fasılalı yanması gereken ışıklar gecenin bilmem kaçı olmasına rağmen hala trafiği durdurmakta ve doğal olarak bir sürü sürücü bunu dikkate almamaktadır. Ya da ardışık ışıklar birbirleri ile bağlantısız olduğu için(Bilgisayar kontrolsüz) sık sık ışıklarda durulmak zarureti ortaya çıkmaktadır.

İşte bu nokta popüler bir ifade ile maçın kırılma anını oluşturmakta kural tanımazlığın ilk tohumları buralarda atılmaktadır.

Elbet kural tanımak istemeyen insanlara toplum yaşantısında rastlamak mümkündür. Ancak burada kural tanımazlık hatalı ve eksik kurallar, uygulamalar yüzünden geniş bir kesimi etkisine almaktadır. Burada suç, ulaşımda güvenirliği önemsiyor gibi görünürken, hızlı ulaşım gerekliliğini dikkate almayan kural koyanların ve ilgili bölgelerdeki yol düzenlemelerini zamanında değiştirmeyen, düzeltmeyen ilgililerindir.

Yoksa kabahati hep vatandaşa kesmek ne kadar da kolay değil mi?

Evet, bir sürü yolda hız yapmak, hız sınırını arttırmak teknik sebeplerle mümkün değildir. Ancak birçok yeni yapılmış yolda, yeni bir düzenleme yaparak mevzuatı ve uygulama pratiğini geliştirmek ve hız limitlerini arttırmak da pek mümkündür. Oysa buralar genel olarak radar ile gereksiz kontrol noktalarına dönüştürülmektedir.

Bunu yapmak için genel olarak yeni mevzuata gerek duyulsa bile esasında mevcut mevzuatla da bu değişiklikleri yapmak olasıdır. Ancak Devlet Bürokrasisi diyebileceğimiz olgu buna direnir. Çünkü genel olarak ''aman sorun çıkmasın, başım ağrımasın'' demek en kolay yol ve yöntemdir. Yoksa Üniversitelerden veya uzmanlardan destek alınabilip, teknik olarak istenen düzenleme yapılabilecek iken, az olsun benim olsun, sıkıntı çıkmasın mantığı devreye girer ve hızlı ulaşımın gereklilikleri sümen altı edilir.

Hal böyle olunca, bunu yapanlar Dünya ile rekabet halinde olduğunu kavrayamadan, hesapta güvenlik yanında gibi görünürken, hızlı ulaşım için maalesef üstüne düşeni yapmayı eksik bırakır.

Tabii sorunlar bununla da bitmemektedir. Trafik Kurallarının, insan yaşamını düzenlemede ulaşımın hızlı ve güvenilirliği noktasında uyulması gereken kurallar bütünü olduğu söylenirken, işin denetim kısmında da çok ciddi sorunlarımız vardır.

Trafik kurallarına uyumu sorgulama adına yapılan denetimlerde, işin özü olan suçun önlenmesi ve suçlunun ıslahı iken, cezalar genel olarak devlete gelir kaynağı olarak görülür ve mevcut kuralın akla, mantığa ve bilime aykırı olup olmadığı sorgulanmadan, belli inisiyatifler kullanılabilecek iken bunlar göz ardı edilir.

Ülkemizde malum olduğu üzere, Trafikteki cezalardan elde edilen gelirlerin bir kısmı Emniyet gibi kurumlara geri dönmek üzere gelir olarak kayıt edilmektedir. Hatta yeni Trafik Kanunu taslağında Belediyelere de buradan gelir verilmesi planlanmaktadır.

Hal böyle olunca gelire ihtiyaç duyan, duyacak olan kurumlar ne zaman maddi gelir ihtiyacı duysa, doğru veya yanlış, gelir elde etme adına denetim ve cezai işlem yapmaktadırlar ve yapacaklardır.

Trafik Kurallarının Ulaşımı ve Trafik Güvenliğini sağlama adına gerçekçi ve etkili yol, yöntem izlediğini iddia etmek mümkün olamamakta ve sadece belirli gelirlerin toplanması amacına fayda sağlamaktadır. Bunun ise kendini kandırma olduğu açıktır.

Burada Devlet ve onun belli birimlerinin bunu açık olarak bir gelir gibi görmeyi bırakması en temel hareket olmalıdır. Buradan gelecek olan kaynağın bu konuda eğitime harcanması gerekliliği açıktır. Yoksa sen ben bizim oğlanın oynadığı bu filmde rol almaya devam edeceğimiz açıktır. Bunun ise ne bize ne de ülkemize fayda sağlamayacağı, ülkemizin modern ülkeler arasında yer almasını engellediği barizdir.

Lafa geldi mi, ''Muasır Medeniyetler seviyesine ulaşmak'' dilimize çok pelesenk olmuş bir ifadedir. Eğer bu önemseniyor ise yapılması gereken bunun tüm ülke insanının doğru katkı ve çalışması ile olacağı açıktır.

Saygılarımla

Güven Özbakır

Hiç yorum yok:

İzleyiciler